AnasayfaEdebiyat Makaleleri

Attila İlhan’ın Şiirlerinde İstiare /Metafor

Attila İlhan’ın Şiirlerinde İstiare /Metafor

Modern Türk Şiirinde Çok Anlamlılık
Sahte Şöhret Bir Edebi Topluluk: Beş Hececiler
Halk Şiirinden Kinaye Örnekleri /2

ATTİLA İLHAN’IN ŞİİRLERİNDE İSTİARE/ METAFOR

Attila İlhan, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında şair, romancı, denemeci, eleştirmen, senarist ve düşünce adamı kimliğiyle çok farklı türlerde başarılı eserler ortaya koymuş üretken ve çok yönlü bir sanatçıdır ancak Attila İlhan’ın şairliği daima ön planda olmuştur.

Şiirinde çeşitli etkilenmeler olmakla beraber her dizesine kendi damgasını vurmuş özgün bir şairdir. Bir dönem moda haline gelen ve pek çok şairi az çok etkileyen yalın şiir anlayışı Attila İlhan’ın şiirlerine yansımamıştır. Attila İlhan, şiiri ve hayatı basite indirgeyen, mecazlı söyleyişleri ve ahengi dışlayarak şiiri yavanlaştıran Garipçiler’in şiir anlayışını benimsemez. O, Garip hareketinin aksine, biçim ve içeriği bütünleştirir, toplumsal mesajları estetik bir süzgeçten geçirerek, mecazlarla süsleyerek sunar.

Attila ilhan, rüya, bilinçaltı kavramlarını kullanarak Sürrealist şiirler yazan İkinci Yenicilerin yazdıklarını da şiir sanatının ruhuna uygun bulmaz. Şiirde anlamsızlığı değil anlam kapalılığını önemser.

Şaire göre, şiirde tema ve biçim birbirini tamamlayıcı iki önemli unsurdur.  Attila İlhan’ın ilk dönem şiirlerinde bireysel konuların öne çıktığını görürüz. Aşk, korku, yalnızlık, gerilim, ölüm korkusu, kaçış şiirinin temel konularıdır. Sonraki dönemde Nazım Hikmet’in etkisiyle oluşmuş toplumcu çizgide başarılı eserler ortaya koyar. Halkçı, toplumcu çizgide oluşturduğu şiirlerinde ‘savaş, özgürlük, işçi sorunları, geçim sıkıntısı’ ele aldığı temel konulardır. Ancak bu şiirlerde de sanatlı bir söyleyişi tercih eder, propagandacı şiire yüz vermez.

Attila İlhan’ın kendine özgü bir tarzı vardır. Onun şiirlerinde özgünlüğü olmayan basmakalıp sözlere, orta malı söyleyişlere rastlamayız. Divan ve Halk şiiri romantizminden yararlanır, eski şiir ile modern şiir arasında bir köprü görevini üstlenmek ister.

Hem Batı şiirini hem klasik Türk şiirini iyi bilen Attila İlhan, duygu dünyasını eserlerine yansıtırken gelenekle modernliği, yerellikle evrenselliği harmanlamayı başarabilmiş usta bir şairdir.

Yazım ve noktalama kurallarını dikkate almayarak, özel isimler dahil büyük harf kullanmayarak yazdığı şiirlerde biçimsel bir yeniliğin öncüsü olmuştur. Daha sonra bu biçimsel yenilikler başka şairler tarafından da kullanılmış ve yaygınlaşmıştır.

Attila İlhan için şiir, öncelikle bir musikidir. Bu nedenle Garipçiler’in ve İkinci Yenicilerin ahenksiz serbest şiir anlayışını eleştirmiş ve şiirlerinde vezinle olmasa bile kafiye ve rediflerle, sözcüklerin ses uyumuyla, ses ve sözcük tekrarlarıyla güçlü bir ahenk, ritim elde edebilmiştir.

Çoğu şiirlerinde zengin bir hayal örgüsüne, güçlü bir ahenge, çağrışım ve imge zenginliğine, lirik ve romantik bir söyleyişe, bazen de destansı bir anlatıma rastlanır.

Etkileyici ve kalıcı şiirler yazmayı amaçlayan Attila İlhan, gerek şiirde gerçekleştirdiği biçimsel yeniliklerle gerekse kullandığı yeni imgelerle ve mecazlı söyleyişlerdeki başarısıyla özgün bir söyleyişe ulaşır. Attila İlhan, şiirlerinin okuyucu tarafından istenildiği gibi okunup yorumlanmasını ister. Çağrışımlarla, mecazlı söyleyişlerle yüklü şiirlerini anlamak için okuyucuyu bir yandan düşünmeye zorlar, bir yandan da özgür bırakmaya çalışır. Anlamsızlığı benimsemez. Şair, teşbihler, istiareler, kişileştirmeler, mübalağalar, mecazı mürseller ve alışılmamış bağdaştırmalarla, şiirine bir imge ve çağrışım zenginliği kazandırır.

Attila İlhan’ın en sevdiği söz sanatı istiaredir.
İstiare (eğretileme/ödünçleme), aralarında benzerlik ilişkisi bulunan iki sözcük veya kavramdan birini geçici olarak diğerinin yerine kullanma sanatıdır.

Batı edebiyatında istiare terimini karşılamak amacıyla” metafor” terimi kullanılır. Metafor, “bir kelimenin yeni bir anlama aktarılması” anlamına gelir. Metafor, aralarında uzak yakın ilgi, benzerlik, anlam yakınlığı, bulunan iki şey arasında, benzetme yoluyla ilişki kurarak birinin adını ötekine aktarma amacıyla oluşan dil olayıdır. Metafor, simgesel bir anlatım ve söz sanatıdır.

İstiare veya metafor, bir nesneyi, bir durumu, niteliği, olguyu ya da süreci bir başka şeye benzeterek anlatmaktır. Şiirde çok güçlü bir imge kaynağıdır.

İstiare, teşbih sanatının temel öğelerinden benzeyen ve kendisine benzetilenden sadece birinin kullanılmasıyla yapılan yarım bir benzetmedir.

Benzetmenin iki temel öğesinden yalnızca kendisine benzetilenle yapılan istiare, açık istiaredir. Benzetme öğelerinden sadece benzeyenin bulunduğu (kendisine benzetilenin bulunmadığı) benzetme sanatına da “kapalı istiare” denir.

İstiare sanatını en çok ve en güzel kullanan şairlerimiz arasında Mehmet Akif, Yahya Kemal, Faruk Nafiz, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı, Behçet Necatigil, Nazım Hikmet, Sezai Karakoç, Dilaver Cebeci, Murathan Mungan, İsmet Özel, Attila İlhan… isimleri sayılabilir.

Bu yazımızda Attila İlhan’ın şiirlerinden seçtiğimiz istiare/ metafor örnekleri vereceğiz. Attila İlhan’ın şiirlerinde anlamı açık olan semboller azdır. O, daha çok anlamı oldukça kapalı sembolleri tercih eder.

Attila İlhan’ın şiirlerinden seçtiğimiz aşağıdaki istiare örneklerini uzun uzadıya açıklamak yerine, şiirde yapılan teşbihin iki temel öğesini, sırasıyla önce benzeyeni sonra kendisine benzetileni vereceğiz. Şiirde zikredilmeyen ögeyi de parantez içine alacağız. Benzeyen (ilk kelime) parantez içine alınmışsa açık istiare, kendisine benzetilen (ikinci kelime) parantez içine alınmışsa kapalı istiare örneği vermiş olacağız:

Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım/ Bu gece dağ başları kadar yalnızım/ Yıldızlar+(üzüm)

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından/ Dudaklarımda eski bir mektep türküsü/  Çiçekler+(yağmur), Gece+(insan)

cıgaram ıslanmış sokaklar nedense dar/ bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar/  İlkbahar+ (sarhoş)
yıldız alacası yüzen bir zakkum/ yanımda o hayal kız ikide birde/ yolumu gözlerine bakıp bulduğum/ Gözler+(kutup yıldızı)

fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor/  eski zamanlardan bir cuma çalıyor/  sana kullanılmamış bir gök getirsem/  haftalar ellerimde ufalanıyor/  Haftalar+(kuru yaprak), Gramofon+(insan)

adını mıh gibi aklımda tutuyorum/  büyüdükçe büyüyor gözlerin/ ben sana mecburum bilemezsin/  içimi seninle ısıtıyorum/ Sevgili+(güneş) 

öksüz bir cıgara gibi iki nefeste bitirdik/ sonuna geldik birlikte başladığımızın/  üfledik birer birer ışıklarını söndürdük/  (aşk)+sigara

haziran gecesi içindeki aşkımızın/  gözlerini söndürme muhtacım/  ben senin aydınlığına muhtacım/  Gözler+(güneş)

bu çıplak geceler yok mu/  bu plak böyle ağlamıyor mu/  camları kırmak işten değil/  delirecek miyim neyim/ kirpiklerimden mısra dökülüyor/  Mısra+(gözyaşı)

saçına kalbimi takacağım/  avcunda bir şiir büyüyecek/  nerede olduğumu bileceğim/ Kalp+(saç tokası), Şiir+(çocuk)

yelken açmış hayalimiz hatıralara/ ve kanat çırpmaz olmuş göğsümüzdeki kuş/  Hayal+(gemi), (Kalp)+kuş

leylekler misali göç başlamış/ şarkılar susmuş uzak bir hatıra gülmek/   sevda yaşamıyor kanadından vurulmuş/  Sevda+(kuş)

benim bir sevgilim var gözleri menevişli/ şafaktan yıldızlara kadar fabrikadadır/ hem ömrünü dokur hem yünlü dokur/   yumulur yorgunluktan eve dönünce gözleri/  Ömür+(kumaş)

dünya sofrasında bir alev şarap içtik/ şarkılar bölük bölük şarkılar tabur tabur/  kış gelmiş kılıç gibi gelsin varsın/  nasip almışız üşümekten yana korkumuz yok/  Şarkılar+(asker),  (Hayat)+şarap

dinlerdim telaşlı kanunlardan sarışın türkçeyi/  nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi/  Türkçe+(kadın), kanun+(insan)

evvel zaman içinde kalbur saman ölür/ kubbelerde uğuldar bâkî/  çeşmelerden akar sinan/  -lâ ilahe illallah-/  kanunî Süleyman ölür/

(Kubbelerde uğuldayan Baki’nin şiirleri, aynı zamanda mecazı Mürsel “Baki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” dizesine telmih)
Bâkî+(ses), Sinan +(su)

korkunun kulak gibi çınladığı bir hicran saatinde/  tehditlerle dolu bir kış doludizgin yaklaşıyor/  yağmurların soğuk kanatlarında/  çevremde muazzam bir baş dönmesidir adeta şehir/  Kış+(at), Yağmur+(kuş)

Attila İlhan’ın aşağıdaki dizelerde ise teşhis (kişileştirme) sanatı yapılmış. Her kişileştirme sanatında aynı zamanda bir kapalı istiare vardır:

bu uğultulu yangın gecesini/ rezil rezil bağırtan ben değilim/  gemiler kendileri bağırıyorlar/ galata kulesi kendiliğinden bağırıyor/  ben kendim bağırıyorum bilmeyerek/

eylül’ün cesedi çamurda yatıyordu/  gülhane parkı’nda bıçaklamışlar/   cesedin ağzındankan akıyordu/  kıpkızıl sakalları uzamıştı/

sen hep böyle yukardasın kutup yıldızı/  senin bildiklerini büyücüler bilmez/  bir gariplik sinmiş bulutların tarlasına/  ve bir ay doğuyor beklemediğimiz/  şöyle çarpan bir tokat gibi alnımıza/ yollar kıvranıyor telgraf direkleri mahzun
ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım/  istanbul minareler odamda gibi/  gökyüzü temiz ve parlak/  işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz/  muhalif bir rüzgâr karşı sahilden/

toprak nefes nefese ve yıldızlar çırılçıplak/  serviler üşüyüp ürperdiler bu akşam/ mesut olmak dedik çocuklar gibi mesut olmak/

söndürme lâmbamı rüzgâr bulutlar beni alması/n  kaldırımlar dinleniyor başını toprağa koymuş/ ne zincirler örmüşüz gözyaşlarından/ bırakın İstanbul şehri kana kana ağlasın/

şimdi gökler mecnun rüzgâr yolcu bulutlar/   şimdi yürek sarhoş kâğıt sarhoş kalem sarhoş/  minareler elpençe divan durmaktan usanmış/  son tramvaylar fren çözüp uykuya doğru uzamış/  ve iliklerine kadar geçmiş efkâr/ İstanbul şehri ağlıyor/

sisler bulvarı bir gece haykırmıştı/  ağaçları yatıyordu yoksuldu/   bütün yapraklan sararmıştı/  bütün bir sonbahar ağlamıştı/   ağlayan sanki İstanbul’du/ öl desen belki ölecektim/   sisler bulvarı’nda seni kaybettim/  sokak lâmbaları öksürüyordu/

elinin arkasında güneş duruyordu/  aylardan kasımdı üşüyorduk/  ağacın biri bulvarda ölüyordu/  şehrin camları kaygısız gülüyordu/

haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi/  demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu/  dört bıçak çekip vurdular dört kişi/   yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu/

şarabın gazabından kork/  çünkü fena kırmızıdır/ kan tutar tutan ölür/

(Son dizede yapılan sanatın adı: müşakele)

intihar etmiş kötümser yapraklar/ öksürüklü aksırıklı bu takvim

***
Kaynak: Recai Kapusuzoğlu, Yeni Türk Şiirinde Edebi Sanatlar, Ötüken Neşriyat, 2022