14. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu'da yaşamış, kadılık, vezirlik, hükümdarlık yapmış âlim ve şâir bir devlet adamıdır. Harezm'den gelerek Anadolu'y
14. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’da yaşamış, kadılık, vezirlik, hükümdarlık yapmış âlim ve şâir bir devlet adamıdır. Harezm’den gelerek Anadolu’ya yerleşmiş olan ailesi Oğuz asıllıdır. İlk eğitimini babasından gören
Kadı Burhaneddin, daha sonra Mısır, Şam ve Halep’e giderek tahsilini ilerletmiş, daha çok fıkıh üzerinde bilgisini derinleştirmiştir. Babasının ölümünden sonra önce Eretna beyi Gıyaseddin Muhammed tarafından Kayseri kadılığına atanmış, daha sonra bu beylikte vezirlik görevini üstlenmiştir. Eretna Beyliği’nin yıkılıp parçalanması üzerine I381’de Sivas’ta hükümdarlığını ilan eden Kadı Burhaneddin, Eretna Beyliği topraklarını elde edebilmek için Osmanoğulları, Karamanoğulları, Memlûklar ve Akkoyunlular’la devamlı savaşmış, sonunda da Akkoyunlular’la yaptığı bir savaşta yenik düşerek öldürülmüştür.
Kadı Burhaneddin, sürekli mücadelelerle geçen yaşam süresi içinde şiir ve sanatla da uğraşmış ve büyük bir divan teşkil edecek kadar şiirler yazmıştır. Gazeller, rubailer ve tuyuğlardan meydana gelen Divanı’nın Londra , British Museum’da bulunan tek yazma nüshası tıpkıbasım olarak 1944 yılında TDK tarafından yayımlanmıştır.
Kadı Burhaneddin, Sivas’ta hükümdarlık yapmış bir Anadolu şairidir. Ancak, bazı araştırmacılara göre Kadı Burhaneddin, Anadolu kadrosu içerisinde gösterilmekle birlikte dilinin Azeri Türkçesi özellikleri gösterdiği kabul edilmektedir. Bazı araştırmacılar da Kadı Burhaneddin’i, Azeri lehçesiyle yazan Azeri sahası şairleri kadrosuna dahil etmektedirler Aslında; Kadı Burhaneddin, Eski Anadolu Türkçesiyle birlikte Azerî ve Doğu Türkçesinin özelliklerine yabancı kalmamış ve şiirlerinde her üç Türk lehçesindeki bilgisini göstermiştir
Kadı Burhaneddin, Hoca Dehhani ile başlayan Anadolu sahası Türk şiirine İran şiirinin benzetmelerini, mazmunlarını geniş ölçüde getirmiş, ancak, Türkçenin anlatım olanaklarından da yararlanmıştır. Şiirlerinde cinas ve tevriye sanatlarını sık sık kullanmış ve Türkçe deyimlerin mecazlı anlamlarıyla oynamıştır. Farsçanın edebi dilinden yararlanmakla birlikte şairin dili sadedir. Farsça terkiplere yer vermediği için de aruzu kullanırken oldukça fazla imale yapmıştır. Ayrıca, Kadı Burhaneddin’i, Türk nazım şekillerinden olan tuyuğun başarılı örneklerini veren ve bu nazım şeklini çok kullanan bir şair olarak da tanıyoruz. Tuyuğların yanısıra cinaslı kafiyelere yer vermesi, şairin Türk milli zevkine bağlılığının bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Kadı Burhaneddin şiirlerinde tasavvufun düşünce ve mecazlarına yer vermiş olmakla birlikte, daha çok lirizmden hoşlanan ve dünya zevklerini dile getiren bir şair kişiliğe sahiptir.