15. yüzyıl mesnevileri söz konusu olduğunda ilk akla gelen Süleyman Çelebi ve ünlü eseri Vesiletü'n-Necat'tır. Yüzyılın başında Yıldırım Bayezid dönem
15. yüzyıl mesnevileri söz konusu olduğunda ilk akla gelen Süleyman Çelebi ve ünlü eseri Vesiletü’n-Necat’tır. Yüzyılın başında Yıldırım Bayezid döneminde yaşadığı bilinen Süleyman Çelebi hakkında kaynaklarda çok az bilgi verilmektedir. Vesiletü’n-Necat adıyla bilinen Süleyman Çelebi’nin ünlü mevlidi, mevlid türünde yazılmış eserlerin en güzeli ve en ünlüsüdür. Bursa’da 1409 yılında yazılmıştır. Süleyman Çelebi, Mevlid’i yazarken daha önce yazılmış olan dini-tasavvufi eserlerden büyük ölçüde yararlanmıştır. Vesiletü’-Necat’ı yazarken, Süleyman Çelebi’nin örnek aldığı eserler arasında Aşık Paşa’nın Garib-name’si, Kadı Darir’in Siyer’i, Ahmedi’nin İskender-name’sinin Mevlid bölümü sayılabilir. Ayrıca bir önceki yüzyılda yazılmış olan, Hz. Muhammed’in mucizelerinin konu edildiği başka eserlerden de yararlanılmıştır.
Hz. Peygamber’e karşı duyulan sevgi ve saygının içten ve güzel bir anlatımla dile getirildiği Süleyman Çelebi Mevlid’i 700 beyitten fazla ve aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılmıştır. Mevlid, başlıca altı bölüm üzerine kurulmuştur. Bunlar; münacat (Tanrı’ya yakarış), veladet (doğuş), risalet (Hz. Muhammed’e peygamberlik verilmesi), miraç (Hz. Peygamberin göğe yükselmesi) ile rıhlet (Hz. Peygamberin ölümü) ve dua bölümleridir.
Süleyman Çelebi’nin eseri, yazıldığı yüzyıldan itibaren büyük ilgi görerek dini edebiyatımızda bir mevlid çığırının açılmasına neden olmuştur. Latifi, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inden aşağı yukarı bir buçuk yüzyıl sonra yazdığı tezkiresinde Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inden başka yüz mevlid gördüğünü, ama hiç birinin onu geçemediğini söylemiştir. Bu, Mevlid’in yazıldığı dönemde ve daha sonraki yüzyıllarda ne kadar büyük etki yaptığını göstermektedir. Mevlid, üzerinde değişik yüzyıllarda çok durulmuş bir eser olması nedeniyle bazı bölümler kısaltılmış, içerisine başka mevlidlerden alıntılar girmiştir. Eski yazmaları karşılaştırarak tenkidli bir baskısı Ahmed Ateş tarafından yapılmıştır. Eser daha sonra değişik tarihlerde ve farklı araştırmacılar tarafından yayımlanmıştır.